Yusufça şiirler


Site AnasayfaMesaj Gönder
     
http://garipmirto.blogcu.com Yazan : Yusuf Aslan Şehir: Malatya / Fethiye Zaman : 03 Mart 2011 Persembe  
FETHİYE HABERLERİ.!

Eski köyümüz, şimdiki beldemiz.!
Sıra dağların eteğinde olup aynı zamanda hozalık tepesi ve küçük tepesinin varlığının yanı sıra köyün kuruluş yıllarında o zamanki sözü geçen, deyim yerindeyse kırk köyün insanlarına bir işaretiyle söz geçirip iş yaptıran ( Ağalarımız ) çevre köylere haberler salarak şimdiki yığma tepe olan, üçüncü tepeyi oluşturmak için imece halinde, af buyurun sözüm ona eşeklerle gece gündüz demeden toprak taşıyarak köyümüzün dışından nereden bakılırsa gözle görüle bilecek kocaman bir yığma tepeyi oluşturmuşlardır. tepenin üzeri halikopter pisti gibi düz olup bayramlarda kızlarımız ve oğullarımızın toplanıpta hep birlikte halay çekerek oyun oynadıkları işte bu tepe, isminide bayramlardan alan BAYRAM TEPESİDİR. yani kuruluş yeri o sıra dağların eteğinde olan köyümüz aynı zamanda bu üç tepenin ortasında yer almaktadır.
Sevgili canlar, Dünyanın var oluşundan bu yannı ve bunun dışında köyümüzün kuruluşundan bu yannı, köyümüzün, eteğinde bulunduğu o sıra dağların üzerinde o gündür bu gündür bir tutam otun dahi yeşerip yetişmediği kıraç ve boz kır olan o dağların bozkırlığının o acı görünümünü değiştirmenin ve yeşile büründürmenin zamanı çoktan gelmişte geçmişti bile.
Şimdiye kadar ot bile bitmemiş o kıraç dağların yeşil alana dönüştürülmemesini okur yazarlığında kıt olduğu, hatta olmadığı bir dünyada yaşayan geçmişteki köylülerimize, yani bu dünyadan göçüp gitmiş büyüklerimize, onlar niye bu gibi işleri yapmamışlar diye ağır suçlamalarda’da bulunamayız.
eger böyle düşünür olsak bile, değişen ve çağ atlayan dünyamızda bir kaç yüz yıl sonra o günki yeniliklerin bu günki bizlerin tarafından yapılmadığının farkına vardıklarından o insanlarda bize , neden bu gibi işleri yapmamışlar diye sitem ederler, ancak bizler bunun bilincindeyiz, ve nitekim her devrin kendine göre yeni bir değişikliğe uğradığınıda en azından biliyoruz, galiba.
Gelelim dünyada yaşadığımız bu günümüze.
Beldemizde parmakla sayılacak kadar bir kaç kişinin okumuş olduğu değerli insanlarımızdan biri olan Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı Türkiye Cumhuriyeti’mizin ender yetiştirdiği Askerlerimizden kahraman Asker, Albay A.Seydi karakaş bey efendinin şahsına kurtarıcımız, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’e taşıdığım en derin sevgi ve saygıyı aynı doğrultuda onun kendisinede taşımaktayım.
İşte Sevgili canlar, sizlere anlatmak istediğim bu ulvi ve yüce insan köyümüzün adı Fethiye olan işte bu şirin köyde doğmuş olup yirmi’li yaşından sonra günümüze kadar Asker olarak ülkeye hizmet vermiş saygı değer Albay A.seydi karakaş beyefendi ve beldemizin belediye başkanı Habip Yücel ile birlikte omuz omuza vererek gayret ve çabalarıyla köyün üst tarafındaki o sıra dağların bir bölümünü buldozerlerle tarıma açıp çam fidanları dikerek bir kaç yıl sonra köyden veya her hangi başka bir yerlerden bakıldığında işte o dağların etek kısmından yamaçlarına doğru şimdiki dikilen çam fidanlarının gözlere hoş görünüp gönülleri okşayıp feth edebilecek bir duruma gelecektir. ve dahası benim, şimdiye kadar edindiğim çeşitli bilgilendirmelere ve duyumlarıma göre, İlim ve irfan yuvamız dediğimiz, biricik yegane ilim dayanağımız olan fethiye beldemizdeki İlk Öğretim Okulumuzunda bakım ve onarımına katkıda bulunup okulumuzun çeşitli tadilatarınıda yaptırarak üstün gayret ve çaba sarf ettiklerinide öğrenmiş bulunmaktayım ve bu meyanda, ayrıyeten güvendikten içme suyunu
tekrar getirttirerek beldemize kazandıran belediye başkanımız Habip yücel,e bir kere daha teşekkür ederim.
Bu vesile ile şimdiki Fethiye beldemizin belediye başkanı Habip Yücel,e ve onun encuman azalarına, çam fidanlarının dikiminde ve diğer yapılan işlerde emeği geçen bütün işçi ve emekçi kardeşlerime, fethiyeli can dostlarıma ve tabiki gururumuz ve onur kaynağımız olan kıymetli Albay’ımız Sayın. Aliseydi karakaş beyefendiye göstermiş oldukları üstün gayret ve çabalardan dolayı sonsuz teşekkürler eder saygılarımı sunarım.
Not.
Sevgili canlar, kıymetli Albayıma yazmış olduğum beş kıtalık birde Şiir’imi hediye etmek istiyorum, Saygılarımla.

Yazar; Yusufaslan.
Malatya / Fethiye.

-------------------

KOMUTAN.!


DAĞI TAŞI ELLERİYLE KAZIYOR
KARAKAŞ’LIM KARA GÖZLÜM KOMUTAN
DÖRT Bİ YANI ORMAN İLE BEZİYOR
KARAKAŞ’LIM KARA GÖZLÜM KOMUTAN


ARGUVAN’LA YAZIHAN’IN ARASI
UZUN UZADIYA GİDER OVASI
FETHİYE’DE GELİR MOLA VERESİ
KARAKAŞ’LIM KARAGÖZLÜM KOMUTAN


KARA ÇAMIRLIKTAN TA GÜVENDİĞİ
NE MENGİĞİ KOYDU NEDE EYNİĞİ
KARIŞ KARIŞ TOPRAĞINI ELİYİ
KARAKAŞ’LIM KARAGÖZLÜM KOMUTAN


GÖNÜL VERMİŞ İLİM İRFAN YURDUNA
DAHASI EL ATMIŞ KÖYDE OKULA
BİRDE SU BAĞLANMIŞ BÜYÜK PINARA
KARAKAŞ’LIM KARAGÖZLÜM KOMUTAN


KUL YUSUF DER ADEM OĞLU ADEMSİN
GAFLET İÇİNDEKİ BEYLER UYANSIN
ALAŞIKLAR OYMAGINDAN CİVANSIN
ALİSEYDİ KARAKAŞ / LIM KOMUTAN.

SAYGILARIMLA.

Söz; Yusufaslan.
Malatya / Fethiye.
     
     
http://garipmirto.blogcu.com Yazan : Yusuf Aslan Şehir: Malatya / Fethiye Zaman : 03 Mart 2011 Persembe  
BİR ŞİİR’İN ÖYKÜSÜ.

Eyy Sevgili beyler. Siz bilirmisiniz bizim buralar türüm, türüm Anadolu kokar. Ne senin arka bahçenin, ne senin mutfagının, nede senin çöplüğünün kokusu, bizim köylerde, hatta elleri nasır bağlamış köylü canların ahırında bile kokmaz. Niye kokmaz biliyormusunuz işte onlar, o vatan perver canlar varya alın teri dökerek tarlasına ekip’de yıl sonuda kaldırdıkları helal olan organik yerli malını kullanmaktadırlar. Oysa günümüzde zuhur eden, İnsanların sağlığıyla oynayan ne O zalimlerden nede hormonlu yiyeceklerden haberleri bile yoktu. Peki bu milletin sağlığıyla oynayan O zalimler, O yüce Allahın huzurunda nasıl hesap verecekler biliyormusunuz bunuda merak ediyorum.
Evet sevgili canlar. Bende bir zamanlar işsiz gücsüz garip gurebanın biriydim, (gerçi halada bir garibanım) O zamanki garip gurebayı benimsemeyen hatta istemeyen bir görüşü yada bir zihniyeti, Ben şimdi nasıl bağrıma basar benimseyebilirimki, çünkü O zamanki zihniyet bu günkü zihniyetin ta kendisi, o zamandan bu zamana değişen ne olduki yani. Evet sevgili canlar niye aynı zihniyet biliyormusunuz, çünkü oradaki birlik ve beraberlik varya, yani oradaki toplananların hepisinin aklıda aynı, fikride aynı, hepiside aynı tastan çorba içiyorlar işte bundan dolayı hayattan umutsuzum. Evet sevgili canlar, Ben varya ben 1979, yılının şubat ayında yerel yönetim Bakanı Rahmetli Sn. Mahmut Özdemir bey efendinın yanına gittim, derdimi döküp işe girmek için bir mektup aldım, bu mektupla P.O.G.M,ne gittim, P.O.G.M. Özel kalemine gösterip müdür beyin yanına girmek istedim ancak O kalem müdürü mektubu bana verin ben müdür beye iletirim sizede en kısa zamanda haber iletilir diyerek bizi içeriye sokmayıp oradan uzaklaştırdı. Ancak ben düşünüyorumda şimdi bile O zamanki zihniyetle bu günkü zihniyet aynı O günden bu güne kadar ne P.O.G.M.den nede O kapıcı olan beyefendiden, bana her hangi bir haber gelmedi. Oysa ben ömrümce o partiye oy verdim, halada vermekteyim. gene Ben düşünüyorumda ( acaba biz enayimiyiz ) O mektubu P.O.G.M. verdiğimde ben 23. yaşımdaydım, şimdi ise 55, yaşımdayım ancak o mektubu verdikten bir müddet sonra onlara inancımı yitirerek, 3, 5, kişilik yerlerde çalışmaya başladm. Allahtan başka torpili olmayan bir genç olarak inadına azimle bir kararlılıkla yıllarca çalışarak emekli oldum. FELEKTEN KURTULDUM DERKEN, NAZLI YARDEN DARBE YEDİM. gibi değilmidir yani benim gibi gençlere yapılan bu insafsızlıklar diye düşünüyorum. ben kendi becerimle iş bulup çalıştım, ya iş bulamayanlar ne yapıyorlar buda madalyonun bir diger yüzü, Evet sevgili canlar benim yaşadığım bu acı tobloya karşılık yazdığım bir Şiirim var, bu Şiirimi lütfen gelin birlikte okuyalım.
----------------------------------------------------
DEDİLER.!

Varıp pay tahtına arayıp sordum
Gidip Özdemiri görün dediler
İyi günü heder günümde buldum
Derdiyin dermanı olur dediler


Yalvara, yalvara gittim Allaha
Bir derdime çare umdum billaha
Kederli derdimi döktüm mahmuda
Özyüreğe mektup alın dediler


Kul yusuf boynunu büktü götürdü
onca dert içimi yeyip bitirdi
Özyürekte sonum kötü getirdi
Çekin memlekete gidin dediler.

Saygılarımla.

Söz; Yusuf Aslan.
Malatya / Fethiye.
     
     
http://garipmirto.blogcu.com Yazan : Yusuf Aslan Şehir: Malatya / Fethiye Zaman : 03 Mart 2011 Persembe  
MALATYA’NIN KAYSILARI.!

Sevgili canlar.

Bizim memleketin köylük yerlerinde saygın ve emektar kadınlarımızın hemen, hemen hepisi, içi ve etrafı is ile kararmış olan ocaklığın bulunduğu o kacaman avluda harıl harıl yanan ateşin üzerindeki kocaman bir kazanın içini, sivas’ta özel yaptırdığı aynı zamanda bir kepçeye benzeyen, hatta uc kısmıyla ve kenarlarının kullanılmaktan aşınmış olan elindeki tahtasıyla habre karıştırıp duruyordu. yaşlı anamızın halinden’de belliydiki, hava çokmu çok soğuktu, dışarıda bütün canlıyı donduracak kadar keskin bir ayaz vardı, af buyurun şöyle bir tükürecek olsan havada buz tutar gibiydi. işte bu dondurucu havada o yaşlı anamız hemi titiriyor hemide ateşin üzerindeki kazanı, elindeki kendisi gibi emektar olan tahta parçasıyla karıştırıp duruyordu. kendi kendine az kaldı aha az kaldı birez daha kaynasın ondan sonra getirecem diyordu ahırdaki Möö, Mööö diye böğüren ineklere. yaşlı anamız ateşin üzerinde kaynayan ahırdaki ineklerin burkacını biraz daha kaynattıktan sonra kazanı ocaktan indirip bir, bir ayırt ettiği barkaçlara taksim ederek havanın o dondurucu soğuğunda ahırdaki ineklere sıcacık bi burkaç yalı yedirmişti, dondurucu soğuğun etkisiyle olacakki ineklerde o sıcacık burkaçlarını şapur şupur dilleriyle yalayıp yutarak bir nebzede olsa soğuğun etkisinden kurtulup rahatlamışlardı. ahırdaki ineklerin rahatlamış olduğunu gören yaşlı anamızın o güzelim yüreğinin içi ve vicdanıda rahatlamıştı, o rahatlığın kendine verdiği huzurla sobasının yandığı odasına giderek oda orada rahatlamaya çalışıyordu. ama ne yazıkki bir müddet sonra sobanın ateşi sönmüş Yaşlı anamızda yatağının içinde o keskin dondurucu soğuğun yüzünden sabahı sabah eylemişti, nitekim zar zor sabah olmuştu. yaşlı anamız daha yatağında yatarken kulağına uzaktan ağrı derinden gelen konuşmaları duymuştu. erken kalkan köylülerden bazıları kendi aralarında hayvah hay bu yılda don vurdu kaysıları, yazık oldu onca çifçinin emeğine, onca Malatya’nın kaysılarına, bu don olayı bizleri hüsrana uğrattı gayrı gıpırdayacak halımız bile galmadı o rengarenk kaysı çiçeklerimiz dalında donup kurudu kaldı diye dertlenen köylüler hemen akabinde ellerinide havaya doğru açarak Allahım başka afatlarından bizleri saklayasın diye dua edip Allaha yalvarırken dualarının devamında,da, kendi kendilerine söylenerek, Allah köyümüze ve köylümüze başka afat vermesin amma bu senede gene kaysısız kaldık diye birbirlerine dertlenip duran köylülerin sesine daha fazla dayanamayıp yatağından kalkan yaşlı anamızda dışarıya giderek oda onların derdine ortak olmuştu, çünkü o köylüler gibi onunda kaysı bahçesi vardı, vardı ama şimdi o bahçelerin yerlerinde yeller esiydi, o bakçelerdeki kaysı ağaçlarının tomurcuklarını don vurmuş alıp götürmüştü, geriye,de kaysının kuru ağaçları kalmıştı, o yaşlı anamızda oracıkta herkes gibi ellerini koynuna sokarak boynu bükük melül mahsun sahipsiz bir şekilde bir kenara çöküp kala kalmıştı.
Evet sevgili canlar benimde tv,den izlediğim kadarıyla malatya’da milletin belini büken mevsimin,de kış olması sebebiyle, tabiatın don olayı yani bir afet olayı olmuştur ve bu meyanda kaysı bahçelerinin çiçeklerini dondurarak bütün malatya halkını hüsrana uğratmıştır, yine tv,de gördüğüm kadarıyla Sayın Millet Vekilimiz vicdanen üzülerek zaman, zaman ağlamaksı hale girmiştir, sevgili milletvekilimizin o ağlamaksı halide malatya halkının gönlünde (vanmunit) gibi bir taht kurmuştur. Ancak biraz geniş kapsamlı düşünmek gerekirse kameralar karşısında ağlamaksı halin gereksizliğinin farkına vardım. ancak bende bir insan olarak lüzum gördüğüm ve yapılması gereken bazı durumlarında farkına vardım. İşallah benim düşüncemin doprultusunda azda olsa yapılması gerekli işlerin yapılmış olmasını Allahtan dilerim. peki nedir o yapılması gerekli işler, bana göre ben şöyle düşünüyorum. Örneğin, her hangi bir bölgede deprem oluyor, o deprem bölgesine anında afet yardımı yapılıyor. Örneğin, her hangi bir bölgede yağmurdan sel felaketi oluyor, o sel felaketi bölgesine anında afet yardımı yapılıyor. Allah ne bizim ülkemize nede başka bir memlekete zarar ziyan vermesin, ancak deprem ve sel vurgunu olan yerler afet bölgesi ilan ediliyorda, Malatya’nın kaysı’sı’da dahil bütün bahcelerini don vurup malatya halkını zarara uğratan bu don olayı acaba Afet olayı kategorisine giriyormu, girmiyormu, eğer bu don olayı Afet katagorisine girmiyorsa demekki çifte standart var bu işte diye düşünüyorum. Sayın milletvekilim sizin kameralar karşısında ağlamaksı halinizde ben inanıyorumki sizin insani duygularınızın ön plana çıkıp ağır bastığı için ağladınız. umarım malatya kaysı bahçelerinin maruz kaldığı bu don afeti için meclis genel kurulunda malatya halkının yaralarını saracak girişimlerde bulunmuştursunuz diye düşünüyorum, aynı zamanda size ben inanıyorumki gerekli girişimleri harfiyen yapmıştırsınız diye düşünüyorum, daha ileriye yönelik güzel günlerin gelecğinide umutla bekliyorum.

sulçulisan ettikse affola,

Saygılarımla.

---------------------------

BAHÇAYI BAĞI KURUTTU.!

Don vurup döktü gülümü
Bahçayı bağı kuruttu
Kara kış yaktı elimi
Şehiri köyü kuruttu

Ne kaysı var nede kiraz
Her kış olur böyle talaz
Yaladı bir yalım alaz
Ovayı dağı kuruttu

Etten kemikten bir canık
Allah indinde insanık
Nefsi pis olan münafık
Hamamı hanı kuruttu

Hey gidi hey insafsızlar
Sizi gidi vicdansızlar
Hele bizim amansızlar
Yusuf Aslanı kuruttu...?

Saygılarımla.

SÖZ;Yusuf Aslan.
Malatya / Fethiye.
     
     
http://garipmirto.blogcu.com Yazan : Yusuf Aslan Şehir: Malatya / Fethiye Zaman : 03 Mart 2011 Persembe  
Sn. Seyfi Oktay
Dede’mize.!

Beldemizi ziyaret eden eski Adalet Bakanımız ve Dede’miz olan Sn. Seyfi Oktay Bey efendiye, ayrıyeten yanında refakatçi olarak iştirak eden diğer kıymetli misafirlerimize hoş geldiniz, safalar getirdiniz der - Dede’mizin ellerinden öperim ve Sn. Dede’mizin kendisine armağan olarak yazdığım bu Türkü’müde kabül buyurmalarını gönülden arz ederim.
Saygılarımla.
Yusuf Aslan.
Malatya / Fethiye.
-------------------------------------------------
BİR ERENLER GELİP
GEÇTİ KÖYÜMDEN.!

Allahın lütfuna şükürler olsun
Bir erenler gelip geçti köyümdem
Aklı ermez sağır körlerde duysun
Bir erenler gelip geçti köyümden.!

Nesli gider Hacı Bektaş Veliye
Aslı Şah İbrahim soyu Aliye
Kurbanlar olayım nur cemaline
Bir erenler gelip geçti köyümden.!

Bir ışıktır nür’u Nur Suresinden
Bilmeyen öğrensin Ehli Zikirden
İlim irfan damlar onun dilinden
Bir erenler gelip geçti köyümden.!

Bir vefasız nasıl kazar kuyunu
Cümle alem bilir güzel huyunu
Kul Yusuf eline döksün suyunu
Bir erenler gelip geçti köyümden.!

Söz; Yusuf Aslan.
Malatya / Fethiye.
     
     
http://garipmirto.blogcu.com Yazan : Yusuf Aslan Şehir: Malatya / Fethiye Zaman : 03 Mart 2011 Persembe  
FETHİYENİN IŞIKLARI...!

Daha gün ağarmamıştı sokak direklerinde halen yanmaktaydı FETHİYENİN IŞIKLARI.
kalburunda buğdayını eleyen köyümüzün Emektar ve Osmanlı kadını Sultan bibi kızına şöyle sesleniydi, gızım duyuyunmu beni gözel gızım canımın yek paresi neredesin hele şöyle annacıma çıkda gel hele, sabah belli unluk bulgurluk elemekten kollarım kırılıp sanki bi yana düştü, hele şöyle bi annacıma çık hele benim datlı gızım seni göresim geldi diye kızına seslendiğinde, Sultan bibinin kızıda anasına, benim gözel anacığım tan yeri ağarmadan senin işe başladığını unluğu ve bulgurluğu elediğinden dolayı ben senin yorulduğunu hatta kollarıyın dermansız kalıp düştüğünüde bildiğim için sana okkalısından şöyle bi demli çay demlediğim için sesini duymadım, amma aha yanına geldim bana ne diyeceksen hadi söylede beni çağırmaktan boşuna yorulup tükenmeyesin benim gözel anacığım diyerek anasına laf veren kızının bu sözlerini içinden ağrı hemi sevinip hemide başını usul, usul sallayarak dinleyen Sultan bibi, kızına yönünü dönerek benim ne diyecami bile tahmin eden benim gözel gızım hele bi çay goyda birlikte bi çay içek diyecektim, sabah belli sen benim halımı gorüyün buğda elemekten vallaha gollarımda hal galmadı düştü sanki merete galatca, öyle yoruldumki bi çay içersek belkide iyi gelir bi ırahatlık verir diyerek yorgunluğunu anlatan Sultan bibi bi taraftanda unluk buğdayını eliyidi.
kendi kendine bu unluğu, bulgurluğu işallah öğlen olmadan değirmene götürürüm diye içinden geçirip buğdayını elemeye dalan Sultan bibi bir müddet sonra tepsinin üzerinde çayın ve bardakların geldiğini görünce daldığı rüyasından uyanmıştı. Ana ve kızı birlikte çaylarını yudumlayarak yorgunluklarını gidermeye çalışıylardı.
sabah tan yeri ağarmadan buğdayını elemeye başlayıp unluk ve bulgurluğunu hazırlayan Sultan bibi öğlen vakti olmadan köylü bir komşunun traktörüyle yorgunluğunun yanı sıra bi zorlukla ve bi meşeggatle köyün değirmenine götürmeyi başarmıştı. Sultan bibide değirmendeki herkes gibi unluk bulgurluğu üğütmek için oda sıraya girmişti.
ikindi vakti olduğunda ancak sıranın kendisine gelmiş olan Sultan bibi bi gayret içinde hamaratlığıyla üğütülmüş olan unluğunu bulgurluğunu ayrı ayrı çuvallara doldurup hazırlamıştı ancak değirmende kendisinden başka kimsenin olmadığının farkına varan Sultan bibi yine kendi gayret ve çabasıyla unluk bulgurluk çuvallarını dışarıya çıkararak evine götürmek için yoldan geçecek olan her hangi bir vesayitin yolunu bekleyen Sultan bibinin gözüne bir traktör ilişir usul usul traktöre doğru giden Sultan bibinin yorgun halini gören traktörcü Sultan bibiye dönerek Anacığım değirmende unluk bulgurluk üğütmekten çokmu çok yorulmuş gibisin deyip sözlerine devam eden traktörcü, Anacığım sen hangi köylüsün kimin nesisin kimin fesisin diye sorduğunda Sultan bibide gurban eğer benim nereli ve kim olduğumu sormak istiyisen ben Fethiyeliyim aha bu köylüyüm, hee birde babamıda bilmek istersen ben Derviş Alinin kızıyım, ondan kelli Camanın Velininde avradı Sultanım.
ey ya gurban ben kendimi tanıttım, peki sen nerelisin, senin adın ney diye sorduğunda, unluk üğütmeye gelen traktörcü adamda Sultan bibiye benim gözel anacığım benim adımda Ali Osman anacığım Ali Osman dediğinde Sultan bibiyede hemi laf sırası hemide lafınan taşı gediğine koymanın sırası gelmişti bile.
Sultan bibi gelip geçmiş büyüklerindende edindiği espri mahiyetindeki birikimlerinin tecrübesiyle traktörcüye Ali Osman, Ali Osman ula oğul adıyın yarısına gurban olam Ali Osman bana accık insaniyetlik namına yardım etde şu unluğumu motora yükleyipde bizim eve götürek dediğinde Sultan bibinin bu esprili ve manidar olan Ali Osman Ali Osman adıyın yarısına gurban olam sözü traktörcüye hoş geldiği için elinden gelen yardımı ve insaniyetliği göstererek o unluğu ve bulgurluğu traktöre yükleyip Sultan bibinin evine götürmeyi bir insan olarak insanlığını göstermiştir.
bende bu güzelim hikayeyi duyduğumda hemi Sultan bibiye ve hemide insaniyetliğini gösteren o traktörcüye teşekkür eder ve bu güzelim hikayeye yazmış olduğum Şiirimi bir Anadolu insanı olarak iltifat ve ikram eylerim.

Saygılarımla.
Yusuf Aslan.
Malatya / Fethiye.
------------------------------------------------

ALLAHIN HESAP GÜNÜNDE.

Oy adıyın yarısına kurban olam Ali Osman
Yazan katip yanlış yazmış seni nüfus kütüğüne
Ya sıratı müstakime, yada put perese inan
Herkes ettiğinden mesul Allahın hesap gününde

Bir hamei mesnünum ben, oldum kokuşmuş çamurdan
Birde narı semüm oldu cini yarattı ataşdan
İblis uymadı emrine, uzak durdu yüce haktan
Kafiri kim kurtaracak narı ataş cehennemde

On iki göz su çıkardı taşa vurunca asayı
On ikide havariler unutmadılar isayı
On iki İmam zikir ehli unutmadım murtazayı
On iki Orucun tutar yasım Ehlibeytine

Der Yusufum fethiyede doğdum yetişdim aleme
Safa geçip dara durdum gözleri Kızıl delide
Yol erkan yoludur canlar Hacı Bektaş-i Velide
Dört kapıya kırk makama karıştım pirin ceminde.

Söz; Yusuf Aslan.
Saygılarımla.
     
     
http://garipmirto.blogcu.com Yazan : Yusuf Aslan Şehir: Malatya / Fethiye Zaman : 03 Mart 2011 Persembe  
VAYLOĞ DEDE’NİN KERAMETLERİ.!


Yıllardan 1967. yılıydı.

Bir kırmızı kamyon yükünü yükledikten sonra uzun bir yolculuğa çıkıp Vıııın diye ses çıkararak yükünü zamanında yerine yetiştirmek için yoluna devam eden kamyon sürücüsü ve sahibi gecenin bir vaktine kadar yol gittiklerinden dolayı her ikisininde hallerinden belli oluyorduki yorgunluktan göz kapakları ağırlaşıp zaman zaman da ( Rezil uyku dedikleri ) O tatlı uyku ile uyumamak arasında gözlerini yumup yumup açıyorlardı. Ancak, kamyonun sahibi bu duruma daha fazla dayanamayarak göz kapakları yumulmuş derin bir uykuya dalmıştı. Hani uyku uykuyu getirir derler ya, kamyon sahibinin horultusuna dayanamayan şöföründe göz kapakları yumulmuş sankide ölüme davetiye çıkarmışlardı. Direksiyon hakimiyeti olmayan kamyon da yoldan çıkarak çukurlara düşüp tümseklerden hoplayarak bir uçurumdan aşağıya düşecekken Allah’tan olacakki, bir mucize eseri o gürültüye şöför uyanarak frene basıp kamyonu durdurur, uçurumdan aşağıya düşmekten ve mutlak bir ölümden kurtulurlar, kamyon durduğunda kamyonun sahibide o tatlı uykusundan uyanır ve kendi kendine söylenerek, Dedem aha niyazın deyip kendi eline niyaz eder. Sabah olmasınada az bir zaman kalmıştır, bir iki saat sonra gün ışıyınca kamyonun sahibi gözle görülen birkaç evin bulunduğu yere giderek oradan bir traktör getirip kamyonu gerisin geriye çektirip yola çıkardıktan sonra traktörcününde el emeğini ( ücretini ) verip tekrar yollarına devam ederler. Kamyon Malatya ya sağ salim gelir ve yükünü boşalttıktan sonra her hangi başka bir yük almayarak doğruca Fethiye ye giderler, Fethiye ye geldikten sonra kamyonun sahibi kamyonundan inerek hiçbir yere uğramadan doğruca Alhasın Yusuf’un evine gider, misafir odasında hazır bulunan Vayloğ dede, Alhasın Yusuf’un ablası Alhasın kızı Elif ve 12. yaşarlında olan Alhasın kızı Elif’in torunu Yusuf vardı, bundan sonrasınıda Yusuf’un gözleri önünde cereyan eden olayları Yusuf’un ağzından dinleyelim. Gıjjik bibinin oğlu Hüseyin abi misafir odasından içeriye girerek doğruca Vayloğ dede’nin yanına gelip elini öperek dede’nin dizine eğilip dedem Allah Allah deyip bize bir dua etde ceddiyin sayesinde işimiz rast gide dedi, Vayloğ dede’de bir dua etti ki sanki de yer gök iniledi, oradaki hepimizin gözlerinden göz yaşlarımız akmaya başladı, dua bittikten sonra Hüseyin abi cebinden yüz türk lirası çıkararak Vayloğ dede nin oturduğu minderin altına koyup başlarından geçen olayları aynen şöyle anlattı. Dedem, biz kamyona yükümüzü yükleyip yolda gelirken gecenin bir vaktinde bende uyumuşum kamyonu süren aha bu Elif bibimin oğlu Hüseyin de uyumuş, her ikimizde uykunun içindeyken direksiyon hakimiyeti olmayan kamyonda yoldan çıkıp çukurlara düşerek taştan tümsekten hoplayarak bir uçurumdan düşecekken Allah tan bir mucize oluyorki kamyon duruyor, ancak bende o uykunun içinde rüyamda Vayloğ dede mi, yani seni gördüm. Dedem, rüyamda sen bana hiç korkmayın ne size nede arabanıza hiçbir şey olmayacak gün ışıyıncada karşıki evlerin birinden bir traktör getirin arabanızı çekip çıkarın, bende Fethiye de kirvem Alhasın Yusuf un evindeyim dediğinde, bende o esnada kamyonun o gürültüsüne uykudan uyandım, sabah olunca da rüyamda dedemin dediklerini bir bir yapıp kamyonu o düştüğü yerden çıkarttık, Malatya ya gelip yükümüzü boşalttıktan sonra bir gayret ile köye geldik, benim aklımda hep o gördüğüm rüyam vardı ( dedem, bana ben kirvem Yusuf un evindeyim demişti ) bende köye gelir gelmez hiçbir yere uğramadan doğruca buraya geldim ve dede minde rüyamda bana dediği gibi kendisini Yusuf ağanın evinde buldum diyen Hüseyin abinin dediğine ve Vayloğ dede nin de göstermiş olduğu kerameti duyduğumu bizzat duyarak ve yaşayarak şahit oldum. Bende bir Şah İbrahim Veli talibi olarak Allahtan dileğim Vayloğ Dede nin Ceddi bizleri ve inananları darda koymuya, cümlemize erişe İnşallah Allah Allah.

Kaynak; Yusuf Aslan.
Malatya / Fethiye.

---------------------------

VAYLOĞ DEDEYE

Mezirme elinde bir ulu zattır
Hediyeli gider vayloğ dedeye
Muhammed Aliye aslı dayanır
Sediyeli gider vayloğ dedeye

Onun yeri Şah İbrahim ocağı
Her yerde çağrılır o güzel adı
Dört bir yandan gelir hastası sağı
Eseryeli gider vayloğ dedeye

Sıtkı candan çağırsalar adını
Her can alır ondan her muradını
Lokması helaldir bilmez haramı
Fethiyeli gider vayloğ dedeye

Der Yusuf tanırım vayloğ dedemi
Yüzüne söylerdi içindekini
Bilen bilir onun kerametini
Türkiyeli gider vayloğ dedeye.?

Söz; Yusuf Aslan.
Malatya / Fethiye.
     
Sayfalar: Birinci<<< 4 5 6 7 8 9 10 11 >>>

en iyi açık parfüm | açık parfüm | Parfüm | indir