Yazan : birol polatkan Şehir: çatak 37 Zaman : 24 Eylül 2010 Cuma | |||
çatak(canbaz)köyü kete mahallesinden rahmi oğlu fehmi çetinkaya abimiz çalıştığı işyerinin tabelasının düşüp başına isabet etmesi, nedeniyle tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayıp,yaşamını yitirdi.merhumun cenazesi cuma günü çatak köyünde toprağa verilecektir.ailesi ve yakınlarının başı sağolsun. allah sabır versin,mekanı cennet olsun. | |||
Yazan : Club Taşköprü Şehir: Kastamonu Zaman : 18 Agustos 2010 Çarsamba | |||
siteniz güzel başarılarınızın devamını diliyoruz
http://www.clubtaskopru.web.tr Yönetimi | |||
Yazan : Cemal Gürel Şehir: Kastamonu / çatalzeytin Kızılcakaya Zaman : 27 Haziran 2010 Pazar | |||
Değerli dostum Bacanam Sabri Çelik hakkında Yapmış Olduğun haberden Dolayı Çoooooooook Teşekkür Ederim Sabri ' ye O haberden sonra bazı duyarlı kişi ve kurumlardan yardım geldi O yardımda bulunanlarada ayrıca TEŞEKKÜR ederim vesile olan herkesden Allah razı olsun. Ayrıca yaptığın bu haberden dolayıda şahsına TEŞEKKÜR ederim | |||
Yazan : ramazan ünlütürk Şehir: dikmen/berlin Zaman : 25 Haziran 2010 Cuma | |||
Ermenistan Ortak Tarih Komisyonu teklifini kabul etmiyor sözü haklı mıdır?
Düşünülenin aksine Ermenistanın eski Cumhurbaşkanı Koçaryan, Türkiyenin ortak tarih komisyonu teklifini derhal kabul etmiş ve bu teklifi daha da genişleterek hükümetlerarası komisyon kurulmasını önermiştir: ..milletlerimiz arasında askıda kalan tüm sorunları çözmek ve bir anlayış birliğine ulaşmak amacıyla bu sorunları görüşecek hükümetlerarası bir komisyon toplanabilir. (25 Nisan 2005) Nitekim 2009 Zürih Protokollerine göre hükümetlerarası bir komisyon ve ona bağlı tarih komisyonu da kurulacaktır. Tarih Komisyonu kurulsun, gerçekler ortaya çıksın sözleri haklı mıdır? Tarih Komisyonu, uluslararası bir komisyondur. Bu komisyonda Türkiye, Ermenistan ve İsviçre yer alacaktır. Tarafsız ülke İsviçre, soykırım yoktur demeyi bile suç saymaktadır. İsviçrenin hakemliğindeki Tarih Komisyonu, Ermenistan lehine bir karar verirse ne olacaktır? Bir türlü anlatılmayan konu budur. Uluslararası hukuka başvurmak ne demektir? Fransa Parlamentosunun 2006 yılında çıkardığı Soykırımı İnkâr Yasası üzerine, "Türkiyenin Ermeni politikasında büyük sürprize hazırlandığı, soykırım iddialarını uluslararası yargıya taşıyabileceği haberi verilmişti. (Utku Çakırözer, http://www.milliyet.com.tr/2006/11/15/siyaset/axsiy01.html, 24.03.2007) 2010 ABD tasarısından sonra da, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü ayrıntılı konuşmak doğru değil. Fakat, uluslararası hukuka başvurmak da değerlendirdiğimiz opsiyonlardan biri şeklinde konuşmuştur. (25 Mart 2010, Yeniçağ, Sümeyra Yılmaz) Uluslararası yargıya/hukuka başvurmak, Türkiyenin Ermeni iddialarını kendi eliyle uluslararası uyuşmazlık haline getirmesi demektir. Kısacası Türkiyenin Ermeni iddiaları nedeniyle yargılanması mümkün hale gelecektir. Ermenistanın istediği de zaten budur. Türkiye aleyhine çıkarılan soykırım yasalarına karşı bir kınama yasası çıkarmak gerekirken maalesef uluslararası hukuka başvurmaktan söz edilmektedir. Uluslararası bir komisyonun veya mahkemenin Türkiyeyi Ermeni iddiaları nedeniyle yargılamaya hakkı var mıdır? Hayır. Ermeni iddialarının haksız olması bir tarafa, 1915 nakil ve iskân kararları Türkiyenin yasama, yürütme ve yargı egemenliği içindedir. 1915 nakilleri hakkında o zaman yürürlükte olan Türk kanunları ve Türk yargısı yetkilidir. (Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesi/doğal hakim ilkesi) Nitekim Atatürk de iç hukuku ilgilendiren bu konunun uluslararası uyuşmazlık haline getirilmesine asla izin vermemiş, Ermeni iddiaları için uluslararası komisyonlar ve mahkemeler kurulmasını (Sevr, md.144, md.230) asla kabul etmemiş, Ermeni iddiaları nedeniyle Maltada hapsedilen Türklerin geri dönmelerini sağlamış, Türkiyenin yargı egemenliğini asla devretmemiştir. Ülkemiz işgal altındayken bile egemenliğin kayıtsız şartsız milletin olduğunu savunmuştur. Ermeni meselesinin hukuken çözümlenmesini de en özlü şekilde Atatürk anlatmıştır: Ermeni meselesi denilen ve Ermeni milletinin gerçek olmayan isteklerinden çok, dünya kapitalistlerinin iktisadi yararlarına göre çözülmek istenilen mesele, Kars antlaşması ile en doğru şekilde çözüme ulaştırılmış oldu. Yüzyıllardan beri dostluk içinde yaşayan iki çalışkan halkın iyi ilişkileri memnuniyetle yeniden kuruldu. Hepimizin mutlaka bilmesi gerekir ki Ermeni meselesi 13 Ekim 1921 tarihli Kars Antlaşmasıyla çözümlenmiştir. Türkiye, Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan arasında yapılan Kars Antlaşması ile büyük devletlerin Kafkasyaya müdahalesi önlenmiş (md.1), Kafkasyadaki sınırlar tespit edilmiş (md.4 vd), karşılıklı genel af ilân edilmiş (md.15), Ermenistan haksız iddia ve taleplerinden vazgeçmiştir. (md.2) Büyük devletlerin Kafkasyaya müdahalesi Kars Antlaşması ile önlenmiş iken başta Rusya, Almanya, Fransa, İngiltere (Galler Meclisi) ve ABD (Eyalet Meclisleri) olmak üzere büyük devletler Türkiye aleyhinde neden soykırım yasaları çıkarmaktadır? Atatürkün dünya kapitalistlerinin iktisadi yararları sözü günümüzde de geçerlidir. Ancak büyük devletlerin Kafkasyaya hukuken müdahale edebilmesi için Kars Antlaşmasına aykırı yeni bir milletlerarası antlaşmanın yürürlüğe girmesi gerekir. İşte bu yeni milletlerarası antlaşma, 10 Ekim 2009 tarihinde İsviçrede imzalanan ve büyük devletlerin ayakta alkışladığı Zürih Protokolleridir. Nitekim Michigan Üniversitesinden tarihçi Libaridian, protokollerin manevi babalarının ABD ve Rusya olduğunu söylemiştir. (20 Mart 2010, Cumhuriyet, Elçin Poyrazların röportajı.) Büyük devletler Zürih Protokollerinin imzalanmasını, önce sorun sonra çözüm yönlendirmesiyle başarmıştır: Ermeni propagandaları 1960lı yıllarda başlamış, 20 civarında devlet Türkiyenin milli onuruna manevi zarar veren soykırım yasaları çıkarmış, dünyanın dört bir yanında 130dan fazla soykırım anıtı açılmıştır. Avrupa Parlamentosu ise 1987den sonra defalarca Ermeni soykırımı şu ana kadar ne bir siyasi mahkûmiyet konusu olmuştur ne de herhangi bir tazminat alınabilmiştir. şeklinde kararlar almıştır. 2000li yıllardan itibaren tutum değiştiren Türkiye, sorunu uluslararası bir komisyona/Lahey Adalet Divanına götürme aşamasına gelmiş ve nihayet Zürih Protokolleri imzalanmıştır. ABD Dışilişkiler Komitesi Türkiye aleyhinde bir karar tasarısını neden kabul etmiştir? ABD Büyükelçisi Jeffry oylamadan önce TBMMye gelerek Dışişleri Komisyonu üyeleri ile görüşmüş, Ermeni tasarısının kabul edilme ihtimalinin % 50 olduğunu anlatmış ve ABD talebini iletmiştir: Tek çıkış yolu Ermenistanla uzlaşılan protokollerin onaylanmasıdır. (17 Şubat 2010, Milliyet, Önder Yılmaz) TBMM protokolleri onaylamamış ve tasarı kabul edilmiştir. ABD tasarısında Türkiyeye yönelik suçlamalar nelerdir? - ABD tasarısında Ermeni soykırımı, 1915-1923 yılları arasında tasarlanmış ve icra edilmiştir. denilmektedir. Ne ilginçtir ki Lozanda genel af konusu görüşülürken işgal kuvvetlerine yardım edenlerin de af kapsamına alınması için Türkiyeye adeta yalvarılmış, böylece Ermeni çeteciler de genel af kapsamına girmiştir. (Lozan, 8. Ek Protokol) Türkiye Lozanda iyiniyet göstermiş ve affetmiştir ama bugün Lozandaki genel af yıllarını (1914-1922) aşan bir şekilde suçlanmaktadır. - ABD tasarısında soykırım kavramının yanısıra insanlığa karşı işlenen suç kavramı da yer almaktadır. Türk halkı, soykırım ve yok etme kastı sözlerine odaklanmıştır, oysa Uluslararası Ceza Mahkemesi Sözleşmesinde soykırım, insanlığa karşı suç ve savaş suçları başlıkları altında yüzlerce cezai sorumluluk hali düzenlenmiştir. - ABD tasarısında Mondros Mütarekesi dönemindeki yargılamalar, Ermeni iddialarının delili olarak gösterilmektedir. Gerçekte, mütarekeden sonra ülkemiz işgal altındayken olağanüstü mahkemeler kurulmuş ve Sevr Projesinin altyapısını oluşturmak üzere hukuka aykırı yargılamalar gerçekleştirilmiştir. Başbakanlık Osmanlı Arşivindeki rapora göre, birbirini tanımayan insanlar beraberce suç işlemiş gibi tutuklanıp yargılanmış, gerçek dışı tanık ifadeleri ve düzmece evraklarla mahkûm edilmiştir. Bu dönemdeki yargılamaların en haksız olanı da Atatürk ve arkadaşlarının idama mahkûm edilmesidir. ABD tarihi ve hukuki gerçeklerden habersiz midir? Şükrü Server Ayaya göre ABD kendi arşivlerinden bile habersizdir. Sözgelimi 22 Nisan 1922 tarihli ve 192 sayılı ABD Kongresi kararında, Ermenilere gönderilen Amerikan yardımlarının hiçbir engellemeyle karşılaşmadığı, yardımların sadece Hıristiyanlara yapıldığı, Müslümanların aç oldukları halde yardımları koruduğu, Fransızlar ve Ruslar Anadoludan çekilirken Ermenilerin de göç ettiği, 1.414.000 Ermeninin hayatta olduğu, Türklerin mezalim yaptıklarına ilişkin tek satır olmadığı ifade edilmektedir. (Şükrü Server Aya, Soykırım Tacirleri ve Gerçekler, Der Yay., s. 189 vd.) Tarihin tartışmalı dönemlerine ait yargıda bulunmak parlamentoların işi değildir, tarih tarihçilere bırakılmalıdır, tarihi belgeler incelenmeli, gerçekler ortaya çıkmalıdır şeklindeki sözler haklı mıdır? Tarihi araştırmaları yasaklayan yoktur. Yanlış olan, tarihi belgelerin incelenmesi adı altında Türkiyenin sanık sandalyesine oturtulmasıdır. ABD tasarısı veya önceki soykırım yasaları Türkiye için bir hukuki sonuç doğurur mu? Hayır. Yabancı ülke parlamentolarının Türkiye aleyhinde kabul ettiği kararlar, başta uluslararası antlaşmalara iyiniyetle riayet ve devletlerin milli onuruna saygı gösterme yükümlülüğü olmak üzere milletlerarası hukuk normlarına aykırıdır, Türkiye için hiçbir geçerliliği yoktur. Türkiye soykırım yasalarına karşı ne yapabilir? Yabancı ülke parlamentolarının Türkiye aleyhinde yasa çıkarmalarına karşı TBMM de o ülkeleri kınayan bir yasa çıkarmalıdır. Sözkonusu soykırım yasaları Türkiyeye iftira niteliğinde olduğuna göre buna ilişkin bir kınama yasası çıkarmak Türkiyenin hem hakkı hem de görevidir. Sözkonusu kınama yasası hakkında TBMMde yapılacak oylama, en az bir ay öncesinden periyodik olarak kamuoyuna duyurulmalı, Meclis görüşmeleri bütün televizyonlardan naklen yayınlanmalıdır. Türk milletinin haklarını savunmakla görevli olan TBMM, Türkiyeye yönelik her türlü haksız müdahaleye karşı birlik ve beraberlik içinde olduğunu göstermelidir. Unutulmamalıdır ki tam bağımsızlık ve milli egemenlik, Cumhuriyet kurulurken Türk milletinin yaptığı temel tercihtir. Türkiyenin bağımsızlık ve egemenlik haklarını korumak partiler üstü bir konudur ve vatandaşlık görevidir. | |||