Yazan : İ.Önder Şehir: Ankara Zaman : 02 Ocak 2012 Pazartesi | |||
Rahatsızlık geçiren kardeşlerimize ve kendisi ile telefonlaşsak da bu sanal ortamdan Duran abiye geçmiş olsun dileklerimle birlikte acil şifalar dilerim." Olmaya Devlet Cihanda, bir nefes sıhhat gibi." İnsanın sıhhati çok önemli, her şeye, dostuna, komşusuna ancak sıhhatli olunursa yardımcı olunur. Sıhhatiniz olmasa komşunuzun düğününü şenlendiremezsiniz. Onun için herkes, herkes için dua etmeli. Sağol Çakır... | |||
Yazan : Hamit ÜMİT Şehir: Kayseri Zaman : 01 Ocak 2012 Pazar | |||
S.A.Hayırlısı Ekrem kardeşimizinde düğnünü yaptık gerçi baya uzun sürdü 2011 yılında başladık 2012 yılında bitirdik.Baya soğuk buz gibi bir hava vardı her şey çok güzel ama hala şu düğün konvoylarına alışamadım direksiyona geçen kendini F16 pilotu zannediyor Allah akıl fikir versin hepinize saygılar.... | |||
Yazan : İ.Önder Şehir: Ankara Zaman : 31 Aralik 2011 Cumartesi | |||
İnanıyorum ki daha çok tefekkürle geçirip, geleceğe var ise eksiklerimizi tamamlamak üzere programlanıp kimseye benzemeyen yanımızla irademizin muhasebesini çıkaracağımız yeni bir yılın tüm insanlığa hayır, barış, mutlulukla gelmesini temenni ediyorum. | |||
Yazan : İ.Önder Şehir: Ankara Zaman : 29 Aralik 2011 Persembe | |||
Nurvana platformundan bu hikayemin yaşadığını görünce alıp buraya attım, sevindim. Şimdi böyle bir şey yaz deseniz yazamazdım.
Not: Aynı gün olaydan hemen sonra ben eşim ve ablam ile Akmezar'dan kardeşimi ziyaretten geliyorduk, otonun direksiyonunda büyük oğlum vardı. Tatar istikametinden Güzelce istikametine değirmenden sonraki köprüye yaklaştığımızda jandarmalar köprünün başında idi, askerlerden biri aracımızı durdurup , kaza olduğunu yavaş gitmemizi söyledi, ortada görünürde kaza emaresi olmadığından, bizde jandarmaları acaba bunlar Cin miydi? Diye düşündük. Güzelce köyüne geldiğimizde rahmetli Güllü ablama uğramak istedik, az önce geçen motorların sesi yüzünden kapıları kimseye açmamak üzere kilitlemişlerdi. Görüşemedik, köyün içinde canlı emaresi de yoktu, bir şey soramadan bizim köye intikal ettik ve köprüdeki motor kazasını köyde öğrendik. Jandarmanın uyarısı doğruymuş. İşte bu yarışın panoraması (geniş resmi): Cin Ahmet, Hafız Yakup, Yarım Avşar Ömer İle Koca Yusuf ve Drenaj Ali'nin yarışı. Temmuz sonu düzenlenen ve kazananı olmayan bir yarışın hikayesi. Yıl 2007 Temmuz ayı sonları; Önce köyü sosyal yönden bir paragraf ile bilimkurgusal olarak inceleyelim. Motor yarışları için gelen yarış severlerin çokluğu yüzünden, konaklamada zorluklar yaşanmakta olup, turistik Söğütler altında yatacak hamak kalmadığından, gelenler Bostan Pınarı tesislerine, çoban yataklarına yönlendirilmektedir. Diğer taraftan Bağnı Aırport Hava Limanındaki ve Kızılgöl Marinasındaki yolcu sirkülasyonu en canlı dönemini yaşamaktadır. Ayrıca Ense Dere Kültür Merkezine giyim, yemek ve teknoloji stantlarının açılması adeta fuarı andırmaktadır, köyün meşhur eşgili sac ekmegi,tandırekmeği ve gılikler yok satmaktadır. Köydeki bütün söğütlere hillangaçlar kurulmuş, Bütün bunların yanında, akşamları Karaçat'a teleferik yolculuğu oldukça maceralı geçmekle, kısaca; Misafirlerin boş zamanlarında hoşça vakit geçirebileceği mekanlar oluşturulmuştur. Yarış meşalesinde, yarış süresi boyunca günde 20 cıdır (milliyakıt) yakılacaktır. Ünlü arkeologların, Oluk'ta deşerek buldukları maden evleri kalıntısından çıkan kurumuş burgulu inek kakaları ve taşlaşmış, zeytin büyüklüğündeki siyah koyun 'gıgı"ları Büyük Roma medeniyetinin buralardan başladığına işaret sayılmaktadır. Rahmetli Mustafa Yılmaz ağabeyin evinin çevresinde yapılan kazılarda da Tilki ve Kurt kemikleri bulunmuş olup, insanlığın tarım toplumundan önceki avcılık döneminin bu yörede geliştiği saptanmıştır. Mehmet amcanın (Deli Memmet) evinin çevresinde yapılan kazılardan anlaşıldığına göre medeniyet aleminin gizli kalmış bir yönü daha aydınlığa kavuşturulmuş oldu. Kazılarda bol miktarda nal parçası ve mıh ucu ile hayvan tırnaklarının çıkması, insanlığın demiri kullanması yani: " Maden Devri" yine buradan başlamış ve yayılmış olduğunu doğrulamaktadır. Ayrıca; Ziyaret tepesi, Artemis ve Piramitlerden sonra üçüncü öneme sahip dünya sit alanı olarak BM'ce korumaya alınmıştır. Burada kazılara devam edilmektedir, kazılardan koyun ve tavuk kemikleri çıkmaya devam ediyor, eskiden yüzük, saklambaç, çatal kavak, güvercin taklası, üçlü, kılıç, pişti, koz ve aşık oynayan veya bulgur çeken kızları beklemekten acıkan gençlerin çaldıkları tavuk ve davarları burada yedikleri sanılmaktadır. Cafer ağabeyin bahçesinden girişi bulunan yeraltı şehri, gelecekte tuvalet ayaklarının buraya bağlanarak büyük bir eksiği gidereceği sanılmaktadır. Böylece ileriki yıllarda metandan üretilecek gazın havaya salınmadan, köyün ısıtılmasında kullanılacağı hesaplanmaktadır. Bilim çevreleri şimdilik bu depolamayı tehlikeli bulmaktalar, çünkü halk sebzeden çok un ve un mamulleri ve yoğun hayvansal gıdalar tükettiğinden bunun gazının büyük patlamalara sebep olacağı tartışılmaktadır. Yarıştan önce: Yarışa katılacak olan motorlar uzun mesafeli yarış için, üç kişilik olarak dizayn edilmiş, dırt! Türünün en son harikaları, teknik ekibin becerisine bağlı olarak asgari 25 metreyi uçabilecek, yerinde iki metre dırçik! Atıp, şaha kalkabilecek şekilde "Tahsin Ümit Yüksek Makine Teknolojisi" tesislerinde üretilmişler, emsallerinin aranan türüdür. Bir gün önceden motorların genel bakımı köyümüzdeki meşhur motorcular (Muzaffer abim, Yahya abim, Cemal abim, Yaşar Tosun, eski makine teknikeri sevgili Yusuf Yılmaz, THY ile rekabet eden Leyland'dan tecrübeli Şaban Karagöz) gözetiminde yere ters yatırılarak yapılmış, bir sonraki gün yapılacak geniş arazi, parkur rallisi yarışması için her şey tamamlanmış. Güzergah, enternasyonal devlet yolu. Start Nurvana'nın köy konağı yanı buz pateni karşısında bulunan Yılmazlar Süpermarketinin önünden verilecek, Üçkonak'a girmeden Demirci Eğitim Kurumları sapağından, Karapınar, Çanakpınar, Emiruşağı köyleri önünden, Güzelce, Tatar, Akmezar, Doklar'ın içinden varış yeri olarak belirlenen Cemal abinim harman yerinde bulunan, Elkıran Rezidansı önündeki, meşhur Çınar küllüğündeki varış noktasında son bulacaktır. Yarışmacılar: Yarışmacılar birinci motorda: Direksiyonda, Tahsin (Ümit)'in oğlu Cin Ahmet, ufo saldırılarına karşı ve teknik mesul Mustafa (Çınar)'ın oğlu Hafız Yakup ve motorun arkasında güvenlik kurslu Faruk (Karagöz)' un oğlu Yarım Avşar Ömer. İkinci motorda, Direksiyonda Mustafa (Çınar)'ın oğlu Koca Yusuf ile tüm teknik işlerden ve arka güvenlikten sorumlu kardeşi Drenaj Ali. Yöredeki yarış kültürü üzerine: Nostaljik olarak ise; Değişen dünya gerçekleri ile orantılı olarak misal verecek olursak; Daha önce köyümüzde kısa mesafeden ozon düşmanı yellendirmeli, kuyruk savurmalı, içten patlamalı, dışa püskürtmeli ve kuskun sıkmalı! EŞŞEK yarışları ve ilkbaharda yumurta yuvarlama yarışları olurdu. Yumurta yarışında kazananın çok yumurtası olurdu, anlayacağınız birkaç gün kazananın evinin çevresine yoğun yumurta kokusundan yaklaşılmazdı. Mübareğin gazı, dünya gaz literatüründe adı geçen gazların en güçlüsü olarak bilinir ve füze sistemlerinde ve uranyumun yerine uçak gemilerinde yakıt olarak kullanılır. Ayrıca da, yenileni asabileştiren, hayvan aşık kemiği ile oynanan "sıçtı" gibi oyunlar oynanırdı. Yenilgisi çok zor olduğunu bilirim. Akmezar'da köprüden atlamalı sırt üstü yüzme ve trencilik oyunu denilen; Keprin'e kadar, kim sırtında kuzineli sobayı yanar vaziyette şeleklenip gidecek? Yarışları olurdu, şimdi orada da jet ski yarışları ve Hüseyin'in Mısır'dan getirdiği 7,5 Litrelik nargile ile köy meydanında bu ahtapotun hortumlarından, en uzun barış çubuğu tüttürme, yani "nefesen guvet" yarışları başlamış. Süvegen'de eskiden at parlatma ve lahana yaprağında campıng yarışları yapılırmış, bazen yaprak yırtılıp suya düşenler çok olurken, şimdi burada da jet ski ve yayık tahtaları ile kano yarışları yapılıyor. İt yolunun belini çökerten, Çukurova'dan gelen kavimler göçünün ve yörede Sultan Abdulaziz'in zorunlu iskanına direnen ama 1860-1864'lerde Dadaloğlu ile birlikte yerleşik düzene geçen Avşar obası olarak tanınan, Arslantaş'lı hemşerilerimiz kışın kızak yarışlarında birinciliği kimseye bırakmazlardı, çünkü yol yoktu, İt Yolundan bu tarafa kayarak, o tarafa kayarak gidip- geldiklerinden hem İt Yolunun beli çökek kaldı, hem de Gines rekoru kırdılar. Hasan (Temur) amcanın kızak parkı o zamandan kalmadır. Şimdilerde İt Yolunun altından delinen tünelden işleyen metro ve teknolojik gelişmeler ile bütün bu alışkanlıklarımız da değişti. .ve büyük yarış: Uzatmayalım köylü ve misafir halk heyecanın dorukta olduğu son günün ikindi namazından sonra toplanır, dualarla yarışmacılar uğurlanır. Bir hışımla motorları şahlandıran yarışmacılar yola koyulurlar. Rüzgarı azaltma tekniğini iyi kullanan aynı zamanda (öğünmek gibi olmasın)yiğenim olan Ahmet, Emiruşağı otobanı geçilirken iki dırt fark ile öne geçer ve Yusuf'a fark atar. Motorların performansının en yüksek olması için egzoz susturucuları söküldüğünden, yüksek sesi duyan Avşar hemşerilerimiz gelen EVRAN olabilir diye duvarların duldasında Allahüle'yi okuyarak, bilmeyenler de Salevat-ı Şerif getirerek saklanmaktadırlar. Yarışmacılarımız Güzelce köyünü geçerler,Tatar istikametine parkurun stabilize kısmında süratli bir şekilde gitmektedirler. Ahmet hala öndedir. Değirmene yakın keskin virajlı köprüye yaklaşıldığında, Güzelce�li yaşlı bir amca ile eşi derede hayvan otlatmaktadırlar. O sırada hayvanı çevirmeye giden eşi motorların sesini duyunca geri döner ve kocasının duldasına pusarak; -Kele herif bizim bu köprüye doğru iki tane üsdü acayip galabalıklı cin arabasına benzer şeyler gidiyor, der. Kocası susmasını işaret ederek, hızla gelen cisimleri ve üzerindekileri gözetler. O sırada köprüyü geç fark eden Ahmet, bu süratle dönemeyeceğini anlayınca motorun havalandırma düğmesine basar, mesafe motorun uçma mesafesinden uzak olduğundan, tehlikeyi gören üçlü gömleklerinin de üst düğmelerini çözer, gömlekler şişer hava depolar, paraşüt görevi görür ve uçarak dereyi çaprazdan geçmeyi denemek zorunda kalırlar. Motorun havalanması ile, emniyet kemerlerini çözen ekip elemanları gömleklerin biraz olsun şişmiş olması sonucu motordan da yukarı doğru uçuşa geçerler. Motor en alttan dırtlayarak gider köprünün boklu balçığına saplanır. motorun biraz üstünden Ahmet, Ahmet�inde üstünden Yakup, Yakup�un da üst tarafından Ömer, uçarak köprünün altındaki boklu balçığa gömlekleri yeterince şişmediğinden kısa aralarla saplanırlar. Havada büyük birer balon gibi görünürler.Havadan giderken; Ahmet:- Eşhedüenla-ilahe-illallah, Lebbeyk ya Allah! Ben uçirim ulaavv!..., Biraz üzerinden,Yakup :-Ya Allah, Bismillah, Allahuekber! Bende üsdünnen gelirim ulaavv! En üstten ise Ömer:- Allaah! Dedikten sonra Gediyom dağlaaar! deyip köprüden aşağı boklu, balçıklı çukura özlemişçesine gollik kaşık gibi yarma gömülürler. İkinci motorda direksiyonda bulunan Koca Yusuf ve Drenaj Ali tehlikeyi sezer ve frene basması ile havada uçanlara bakarak sadece: Bıyh! Ola, ola, ollaaaah! Enee! Diyerek çaresizliklerini dillendirirler. Onlarda yarışı bırakıp düşenleri battıkları yerden çıkarmak için koşuştururlar, kazayı ilgili mercilere bildirirler. Bu arada olanları izleyen Güzelce�li adam eşine dönerek: Kele garı! Bu köprü cinli derlerdi, essahdan doğruymuş. Amma şahadet getirerek giden bu cinler heralda eyilerden, Müslüman, ilk ikisinin şiveleri de Muhacirler gibi. Amma en üstden uçan cinde biraz Avşar�lık var mı ne? Eşi: -Nerden biliyon cahallık etme, cinin Muhaciri, Avşar�ı mı olur, kele? Der. Kocası: - Gözü kör olasıca en son giden Allah! Dedikten sona, GEDİYOM DAĞLAAR! Dedi ya, heç Muhacir olsa öyle der mi? O bir Avşar duvası. Onda kesin birez Avşar�lık var. Amma! Kele iki gözüm annamadığım bunnar eylerden ise, boklu balçıkta nöddücüler? İ.ÖNDER, Tasarım,05 Nisan 09 - Yazılım, 27 Haziran 09 -Eryaman Unutmayın; Acılarımız paylaşıldıkça azalır, Sevinçlerimiz paylaşıldıkça çoğalır. | |||